İngilizceleşme üzerine

Taraf, “Pop-Up” köşesi, 21 Ağustos 2013

Özellikle şimdilerde yetmiş üstü yaşlara ulaşmış olan sol eğilimli akademisyen ve entellektüeller arasında bir zamanlar çok yaygındı: Öztürkçe sözcük kullanmanın yanısıra İngilizce sözcük kullanmamaya, Türkçesi olmayan bir sözcük ise de yabancı dildeki okunuşuyla değil, Türkçe okunuşuyla söylemeye özen gösterirlerdi.

Ben bu kişilerin özellikle New York’u ziyaret edenlerine, hattâ burada okumakta, çalışmakta olanlarına hayret ederdim. Örneğin, Village denen bir semt var, bunlar ısrarla “köy” derlerdi. Türkler arasında konuşulurken Little Italy, China Town, UN Plaza, Central Park gibi yerler “Küçük İtalya,” “Çin Köyü,” “Birleşmiş Milletler Meydanı,” “Santral Park” olarak anılırdı. Bronx’a Amerikalılar gibi “branks”, Manhattan’a “menhetın”, New York’a “nüu york” demek sanki özentilik, yozlaşmışlık belirtisi oluyordu; “bronks,” “manhatan,” “nev york” denmesi gerekiyordu. İyi İngilizce bilmelerine rağmen Türklerle konuştuklarında ağızlarından kazara İngilizce bir laf kaçsa (aralarında her nasıl bir baskı geliştirmişlerse) utanırlardı.

Son yıllarda Türkiye’yi ziyaret ettiğimde gidip bu tanıdıkların kapılarını çalıp tabelaları, reklamları, dergileri falan gösterip “hayrola?” demek geliyor içimden. “Bomonti’deki üzerinde kocaman Ant Hill yazan kulelere gâvurlar gibi ‘ent hiıl’ mı diyorsunuz, yoksa şoför arkadaşlar gibi ‘antil’ mi” diye sormak istiyorum. Torunlara “şoping” yerine “alışveriş” dedirtmekte ısrar ediyor olabilirler ama Capacity, City’s, Metrocity, World Atlantis, Carousel konularında ne yapıyorlar acaba? Maslak + Manhattan kırmasına “Mashettın” diyeni azarlayıp “özentilik yapma, mashatan de” mi diyorlar? My Towerland ya da My Roseland gibi bir yerde “rezidans” imkânı çıksa kabul ederler mi? Sunset Grill & Bar’da yemek yiyorlar mı? Merak ediyorum, dört bir yanı böyle görmemiş İngilizcesi sarmasında bu kesimlere tepkinin de bir payı oldu mu acaba?