Taraf, “Pop-Up” köşesi, 15 Eylül 2013
Türkiyeli okurların aklına pek sık takılmayan bir konu olduğunun farkındayım ama biraz değişiklik olsun diye yazıyorum:
ABD’de yargı hiyerarşisinin en tepesinde Supreme Court denen en yüksek mahkeme oturur. Bir davanın (eğer ulaşabilirse) bundan öte gidecek yeri yoktur, en son sözü bu mahkeme söyler.
Bu mahkemenin biri başkan olmak üzere dokuz üyesi bulunur. Bu üyeler ABD Başkanı tarafından seçilir ve Senato’nun onayından geçer. Üyelik (her nedense) ömür boyudur, koltuk ancak bir üye kendini emekli ettiği ya da vefat ettiği zaman boşalır.
Mantıken en tarafsız olması gereken bu mahkeme gerçekte bazen matraklaşacak ölçüde taraflıdır, çünkü her ABD Başkanı kendi görüşüne yakın yargıç seçer. Şu andaki mahkemenin başındaki John Roberts, W. Bush tarafından seçildi ve muhafazakârlıkla ılımlılık arasında gidip geliyor. Geriye kalan sekiz kişiden dördü (hepsi erkek) Cumhuriyetçi başkanlar tarafından seçilmiş muhafazakârlardan, dördü de (üçü kadın) Demokrat başkanlar tarafından seçilmiş liberaller ve ılımlılardan oluşuyor. İdeolojik boyutlu davalarda kimse çizgisinden çıkmıyor (kırk yılda bir çıkan olunca da sürpriz sayılıyor), sonuç gidip gidip mahkeme başkanının hangi tarafı tutacağına dayanıyor. Yani, bu türden davalarda kararı başkan Roberts veriyor denebilir.
ABD’de Başkanlık seçimleri yaklaştığında gözler hemen Supreme Court’ta kim ıskartaya çıkmak üzere diye bakınmaya başlar. Şu anda Reagan tarafından seçilmiş 77 yaşında iki muhafazakâr üye var. Bunlar Obama dönemini de çıkaracak görünüyorlar ama bir sonraki dönemin sonunu bulmaları zor. Şu andaki en yaşlı üye de 80’indeki, epeyce de bir hastalık geçirmiş olan liberal yargıç Ruth Bader Ginsburg.
Gelecek seçimi Cumhuriyetçiler kazanacak olursa Ginsburg’dan boşalacak koltuğa bir muhafazakâr seçilecek ve mahkeme iyice sağa kayacak. Bu endişeyle Demokratlar Ginsburg’un hazır Obama baştayken kendini emekli edip yerini genç bir liberale bırakmasını istiyorlar ama kadıncağız her seferinde (bana bazen bunama belirtileriymiş gibi gelen) farklı bir bahane ileri sürüp bir türlü yerinden kalkmıyor. Özetle, Ginsburg 2016’daki seçimlere kadar oturmakta direnirse ve seçimi Cumhuriyetçiler kazanacak olursa yargı muhafazakârlaşacak, bu da ABD’nin yanısıra dünyayı da bayağı etkileyebilecek bir sonuç olacak.