Taraf, “Pop-Up” köşesi, 23 Ekim 2013
Halen sürmekte olan New York belediye başkanlığı seçimlerinde oldukça kayda değer bir gelişme oldu:
Birkaç hafta önce partilere kayıtlı seçmenler kendi partilerinden kimin aday olacağını oyladılar. Demokrat Parti adaylarından biri Christine Quinn adında bir kadındı. Quinn uzun zamandır belediye merkezli şehir siyasetinde yer almış, 2006’dan beri belediye başkanından sonraki en güçlü pozisyon sayılan Şehir Konseyi Sözcülüğü’nü yürüten, eşcinsel olduğunu gizlemeyen, bir kadınla nikâhlı bir kadın.
Adaylığını ilan ettiğinde ön plana çıkan Quinn’in eşcinsel kimliği oldu ve kendisi de bunu vurguladı. Eşcinsel nüfusun büyük ve etkili olduğu New York’ta ilk kez bir kadının, hem de eşcinsel bir kadının belediye başkanı seçilmesi çok cazip göründü ve Quinn kamuoyu yoklamalarında hemen birinci sıraya yerleşti.
Ancak, bir süre sonra Quinn’in bugüne kadar eşcinseller için birtakım olumlu girişimleri olmasına karşın, temelde kariyerini ön planda tutan, adı yolsuzluklara bulaşmış tipik, statüko yanlısı bir siyasetçi olduğundan söz edilir oldu. Quinn bu suçlamaları kadın ve eşcinsel düşmanlığıyla açıkladıkça taraftarlarını yitirmeye başladı. Ve bir noktada New York LGBT örgütleri kimlik üzerinden siyaset yapılmasını kınadıklarını, Quinn’i de herhangi bir insan olarak değerlendirdiklerini ve bu kişinin yalnızca eşcinsellere değil, bütün azınlıklara hizmet edebilecek iyi bir belediye başkanı olamayacağına karar verdiklerini bildirdiler. Quinn aday belirleme seçimlerinde üçüncü sıraya düştü ve elendi: Eşcinsellerin en yoğun olduğu Chelsea bölgesinde bile en çok oyu toplayan aday olamamış, tek kadın aday olmasına karşın kadınların yalnızca yüzde on altısının oyunu alabilmiş.
Sonuçta, Demokrat Parti’nin adayı Bill de Blasio, Cumhuriyetçi Parti’ninki de Joe Lhota oldu, seçim tarihi de 5 Kasım. Demokrat adayın kazanmaması çok büyük sürpriz olur: Şehir on iki yıldır başkan olan, dünyanın en zengin adamlarından Michael Bloomberg’den ve Wall Street baronlarından epeyce usandı, sanırım de Blasio da bu havaya uygun popülist programlar vadettiği için öne çıktı. Ancak, kim kazanırsa kazansın, LGBT kesiminin Quinn konusundaki tavrı azınlıklar arasında yeni bir dayanışma havası yaratmış görünüyor ve New York’un başı çekmesiyle bu yaklaşımın tüm ülkeye yayılabileceğinden konuşuluyor.